Son birkaç yıl içerisinde televizyon ekranlarında doğru dürüst bir diziye rastlamak pek mümkün olmuyor. Büyük çoğunluğu zırvalardan ibaret… Son birkaç yıl içerisinde televizyon ekranlarında doğru dürüst bir diziye rastlamak pek mümkün olmuyor. Büyük çoğunluğu zırvalardan ibaret… Her kanalın gözde dizileri, reyting rekorlarına imza atan bir grup dizilerin içeriklerine bir bakacak olursak bir dizi zırvadan ibaret. TV. kanalları bir yol tutturmuş gidiyor. Biri gün boyu suç örgütlerinin haberlerini geriye kalan vakitlerde de terör örgütü konulu, abartı üzerine abartı koyan dizilerle izleyenlerine terör örgütlerini anlatıyor. Fakat bu yayın 1-2 gün yada birkaç aydan ibaret değil, üzerinden geçen yıllara rağmen her yayının içeriğinde terör var. Yapılmak istenen, amaç ne olabilir? Terörün varlığı mı? Bunu zaten vatandaş çok iyi biliyor. Doğusundan batısına her yörenin bu konuda yeterince bilgisi var. Peki ya abartılar, terörün Türk Askeri’nin kanını oluk oluk akıtması, her bölümde sürekli Türk Şehitleri… Abartılar, salvolar ile desteklenen diziler ile haber yayınlarındaki üzerinde durulan konular sürekli paralellik içerisinde buda bir şeylerin bu millete empoze edilmeye çalışıldığının bir örneği… Diğer yanda, özel kanalların birçoğunda yer alan, öğrenci rolleri ile izleyicilerine hitap eden bir sürü dizi… Hepsinde de aynı nane, sevgilileri değiştiren, bir birlerinin arkasından oyun çeviren zırvalardan ibaret. Bir de özellikle lise öğrencilerinin kullanılıyor olması ayrı bir tartışma konusu. Hatta bazı kanallar öyle abarttı ki artık aynı diziye paralel farklı isimlerde dizilerle izleyicilere aynı şeyleri anlatıyor, aynı olayları şahısları değiştirerek önlerine sürüyor. İzlemek, İzlememek… İzleyicinin yoğunlaştığı bu konular için farklı yorumlar yapıla bilir fakat bu senaristler hep mi aynı konuyu ele alır? Bir diziden örnekleme yapacak olursak; sevgilisi ile evlilik hayali kuran, farklı insanla nişanlanan, başka birinden çocuk yapan liseli bir kız karakteri yazılan bir dizi… Olaylarda ne hikmettir hep bu olaylar üzerinde döner, bunlara prim vermek ekranları karartmaktan başka bir şey olamaz. Zırva tevil götürmez, ekranlarımızı karartmayalım… Anadolu’nun Sesi Gazetesi (Etimesgut –...
Edeb Ya Hu !
Osmanlı Türkçesine merakı olanlar, birtakım eski hat levhalarına bakarak atalarımızın hangi düsturlar çerçevesinde bir hayat felsefesine sahip olduklarını az çok kestirebilirler. Eskiden evlerin, resmi dairelerin, ibadethanelerin ve insan ayağının bastığı pek çok mekânın duvarları bu tür levhalardan en az birkaç tanesiyle tezyin edilmiş olur ve en dikkatsiz nazarları bile kendine celbedecek süslere, tezhiplere, bezemelere, işlemelere sahiplermiş. Bunlardan birisi ve en çok kullanılanı ise “Edeb Ya Hu!” ibaresidir. Edep, haya, kültür… Son günlerde 7 yaşındaki çocuktan 77 yaşındaki dedeye kadar küfür almış başını gidiyor. Özellikle yeni nesil, hatta okumayı yazmayı bilmeyecek yaşta ve haddini anlayabilecek melekeye bile sahip olmadan çıkarıveriyor küfürler bir bir oyun kavramlarıymış gibi… Kimisi ailesinden alıyor bu özelliğini, kimisi sokakta oynadığı arkadaşından, hatta bunların yanı sıra ve de en önemlisi televizyonlardan alınan anlamsız sözcükler günün vazgeçilmez konuşma metinlerinin birer parçası oluveriyor. Çünkü çocukların ve gençlerin espri ve komedi anlayışı “İvedik” gibi tiplemelerin, “damacana” gibi nesnelerin ve sayamadığım “Mal” ve mamullerin eline düşmüş. Komedi anlayışı, küfürlerin söyleniş tarzlarına göre değişir olmuş, espriler “edep” çizgisini aşmış ve hatta sokaklara taşmış günlük konuşmaların %50’sini alır hale gelmiş. “Ehl-i irfan arasında aradım kıldım talep Her makbul imiş illa edep illa edep…” İlla edep illa edep… Geleceğin, yarınların teminatları edep yoksunlarına özeniyor, vizyonlar buna aracı oluyor, siz geleceğinizin teminatı için ne...
Son yorumlar