Geçtiğimiz Pazar günü Etimesgutlular dev bir organizasyonla eğlendiler, güldüler oynadılar… Songül Karlı ve Mustafa Yıldızdoğan’ın Etimesgutlu vatandaşlarla bir araya gelmesini sağlayan Etimesgut Belediyesi bu konseri “Engelliler Haftası ve Anneler Günü” için düzenlemişti. Muhteşem bir geceydi ki orada bulunan binlerce insan doyasıya eğlendiler. Fakat öyle bir sorumsuzluk örneği var ki bu dev organizasyonda eğlenmeye kendini kaptıran ve onların günü olan anneler; çocuklarını o kadar sıklıkla kaybettiler ki sunucu arkadaş her sahneye çıkıp mikrofonu eline aldığında kaybolan çocukların isimlerini sayıyor buda yetmiyor, sanatçılar şarkı aralarında kayıp çocuk anonsu yapıyor. *** Öyle bir şey ki 2010 yılının ilk aylarında gündemine damgasını vuran olaylardan biri olan “Kayıp Çocuklar” olmasına rağmen anne-babalar bir anlık eğlence için çocuklarını ihmal edebiliyorlar ki bunun en açık örneğini sadece 1 saatte 15’in üzerinde kayıp çocuk anonsu ile yaşamış olduk. *** İstasyon Caddesi’nden Gece Manzarası Etimesgut’un en işlek caddelerinden biri… Etimesgut, Elvantkent, Sincan gibi büyük yerleşim yerlerini bir birine bağlayan caddelerden bir tanesi İstasyon Caddesi. Cadde üzerinde bulunan işyerlerinin arasında modifiyeci, tuning malzemeleri satan ticarethanelere sıkça rastlamak mümkün. Reklam yapmak, ilgi çekmek satış yapabilmek için büyük bir avantaj. Neden bu işyerlerinin reklamlarından bahsediyorum, çünkü bu işyerlerinin tabelaların yanı sıra yola cepheli flaşörlü patlayan ışıklarla reklam yapmaları yol boyunca hem yayalara, hem de sürücülere zarar veriyor. Tabiki ürün sergilemek, reklam yapmak çok doğal ama bu yapılan trafiği kullanan insanlara zarar veriyorsa, bu bencillik sınıfına giriyor ve göz alıcı derecede onlarca flaşörlerin sıralanarak oluşturduğu ışık yoğunluğu anlık görme bozukluğuna neden oluyor. Kazaya sebebiyet verebileceği göz önünde bulundurulmalı ve daha duyarlı davranılmalı diye düşünüyorum. Yetkililerin gerekeni yapacağını umuyorum. “Aslına Huu.. Nesline...
Doğru İrade Farkı
Geçmişten günümüze süre gelen yol-suzluk hikayeleri, Kimi iftira, kimi gerçek… İşine geldiği gibi yorumlayan yazarlar, doğruları saptırıp objektif bakış bu diyerek yanıltmacı çalışmalar ve bu durumda sadece “çalışma” aşamasında kalıyor. Son yıllarda sıklığı aratan yolsuzluklar, çeteleşmeler, terör örgütleri gündemin hemen hemen hepsini kaplıyor. Belki yerel basın için aynı şey geçerli değil ama sonuç olarak gündeme gelen çeteleşme haberleri gündemi kapsayarak birçok olayı örtbas etmişse de öyle bir durum var ki Etimesgut gündeminin tepesinde… Ne yaptın oğlum? Değerli okuyucularım bu paragrafta sizlere kısa bir hikaye ile sesleniyorum. Çocuğuk sokakta oynarken bir çakı bulur ve koşarak babasına gider; -“Baba, baba çakı buldum !” der, babası; -“Hani, nerede?” der; -“Yok” der babası tekrar sorar; -“Ne yaptın oğlum?” der ve çocuk cevap verir; -“Kaybettim baba” der. Sanki bir dönemlik serüvenin 1 yıl sonrasında bazı gerçeklerin ortaya çıkması gibi, haydan gelen huya gider… İleri Görüş = Etimesgut Halkı 2009 seçimlerinin ardından geçen 1 yılında gündeme gelen usulsüzlükler ve buna benzer durumlar nihayetinde eski başkanın tutuklanması… Ve geçen 1 yıllık dönemde Etimesgut’un aldığı hizmet ve girişimler… Bu durumun oluşmasındaki en büyük etken şüphesiz Etimesgutlunun iradesidir. İleriyi Gören Etimesgutlunun kararının doğruluğu bir kez daha ispatlandı. İşte doğru iradenin...
Yaşayalım, Yaşatalım…...
Türk kültürü, eşsiz kültürümüz, beklide yarınlara kalacak en büyük mirasımız. Yarınlara bırakılacak en büyük değerlerden beklide ilki kültürümüzdür. En basit örneğiyle; bize önce küçülmeyi, küçük olmayı, mütevazılığı öğretir. Nasıl mı? İşte örneğiyle beraber; Gün: 27 Şubat 2010 Cumartesi Yer: Etimesgut Belediyesi Nikah Salonu Konu: “Safahat – Mehmet Akif Dönüyor… Ya Siz… Neredesiniz?” adlı tek perdelik oyun Oyunun başlamasına 40 dakika var, salonda yer kalmamış denecek kadar boş yer var, protokol bile oyunun sergilenmesine 15 dakika kala yerlerini almış durumda… Protokol yerini almış, benim gelecek olarak gördüğüm, yarınlar olarak gördüğüm kardeşlerim, öyle güzel yaşatıyorlar ki kültürümüzü; protokol öncelikli olmak üzere büyüklerinin ellerini öpüyorlar, saygılarını, sevgilerini anlatıyorlar, el öperken eğiliyorlar… İşte kültürümüz, işte Türk Kültürü… Dinimize göre el öpmek; el öpme ise ana-babaya, saygıya lâyık büyüklere ve hocalara karşı yöneltilen bir davranıştır. Bunların dışında herhangi bir menfaat için başkalarının elinin öpülmesi mekruh olarak görülmüştür. Türk kültüründe; Büyüklerle tokalaşmak yerine, büyüklere olan saygı belirtisi olarak kendimizi ifade ettiğimiz bir davranıştır. Eğilerek öpmek saygının derecesi gibidir… Önce mütevazılığı, saygı göstermeyi öğreten kültürümüz aynı zamanda sevgiyi tattırırken, yarın öbür gün onlara saygı görmeyi öğretecek, sevgilerini küçükleriyle paylaşmasını öğretecek. Sergilenen oyununda anlattığı gibi, tarihimizi tanıyalım, tarihte yaşananları unutmayalım, kültürümüzü yaşayalım,...
Oy Planlaması
Siyasetin temel taşı, kan kaynağı, can damarı ve büyük parçası “oy…” Artık vatandaşların oyları planlanır hale gelmiş. Nasıl mı? Bakın işte böyle; Bazı vatandaşların düşük gelirlerinden yararlanıp, onlara daha iyi bir iş imkanı sunmak yerine, yeni iş sahaları oluşturmak yerine kah yakacak vererek, kah gıda vererek. Çinlilerin deyimine göre; balık tutmayı öğretmek yerine, siz oturun biz sizin yerinize tutar önünüze koyarız dercesine bir nevi kendilerine muhtaç bırakmak yada başka bir deyişle gebe bırakmaya çalışarak planlarını işletiyorlar. Kimilerinin zor günlerinden yararlanıp iş vaatleriyle yönlendirmeler yaparak, kıyıda köşede tabiri caizse üç kuruşluk iş verip, onları da kendilerine bağlamayı becermişler. Diğer yandan ise bazı vatandaşların oyunu ve çevresini kazanabilmek ise o kadar basite indirgenmiş ki, arsasının, plazasının daha olmadı apartmanının yakınına sosyal tesis, yok olmadı iş merkezi, oda olmazsa sağlık kuruluşu derken birçok çözüm üretebiliyorlar ve buna benzemez neler neler. Gelelim bunların sonuçlarına; verdikleri yakıt belli, akşamdan sabaha havayı kaplayan burun direklerini kıran kömür kokusu. Diğer yandan verilen işte belli, alınan değerler ve kapasitede belli. Son durum; Yıldırım Beyazıt Piknik alanının durumu da… Birileri birilerinin oyunu kazanmak için, gönlünü hoş tuta bilmek için bir-iki yıllığına yatırımlarla göz boyayabiliyor. Hem de o yakacak, gıda, giyim yardımı yaptıkları ve küçükte olsa iş imkanı sağladıkları vatandaşın ve daha nice vatandaşın cebinden çıkan paralarla yapılanlar ortada. Kimilerinin işine geliyor, kimileri yaşantısından memnun, bazıları da hazıra, emeksiz kazanca alışmış… Diyecek çok söz yok, herkesin kendi yaşantısı, kimileri değerleri için yaşar, kimileride değer için yaşar… Bir sonraki sayımızda buluşmak ümidiyle, mutlu-umutlu-sağlıklı bir yıl dileğiyle, nice yıllara… Anadolu’nun Sesi Gazetesi – Etimesgut / Ankara Yıldırım Beyazıt Piknik Alanı hakkında haber…...
Terazisi Bozuk!
PTT’nin Etimesgut şubesine bağlı, 30 Ağustos PTT biriminin terazisi bozuk…! Geçen sayımızı okurlarımıza ulaştırmak üzere gittiğim 30 Ağustos şubesi yetkilisi her hangi bir sebep belirtmeden postaları kabul edemeyeceğini ve Etimesgut Merkez şubesine gitmemi söyledi. Sebep ise “biz alamıyoruz…” cevabı verilerek belirtilince, insan ister istemez 45 dakikaya yakın sırada beklemesinin üzerine böyle bir durumla karşılaşınca “bu nasıl Posta Telgraf Telefon şubesi?” “Posta şubesi posta kabul etmiyor.” İnsanın aklına bin bir türlü düşünce geliyor. Evet, bu olayın üzerine soluğu PTT’nin Etimesgut Merkez Şubesinde aldım. Postalarımın gönderim işlemleri tamamlandı. Sıra 30 Ağustos Şubesinde yaşadığım ve posta göndermek isteyen vatandaşların karşılaştığı soruna geldi. Müdürle görüşmek istediğimde, müdür vekili ve şube şefi olarak bir beyefendi gösterildi. Durumu anlattığımda terazinin bozuk olduğunu ve teknik servise başvuru yapıldığını öğrendim. Peki, çözüm bumu olmalı? Yoksa, Etimesgut gibi 400 bine yakın nüfusa hitap eden birimin yedek terazi bulundurup, bağlılarına gerekli lojistik desteği sağlaması mı? Tartışılır… Bu duruma er geç çözüm gelecektir, ama kabul edilemeyen postalar için artık çok geç, akıllarda kalıcı bir posta şubemiz...
Merhaba…
“Merhaba” (me’rhaba) öyle bir söz ki “geniş ve mamur yere geldiniz”, “rahat ediniz”, “günaydın”, “hoş geldiniz” anlamlarında bir esenleşme veya selamlaşma sözü olarak kullanırız. Bu köşeden size ilk kez seslenen biri olarak: -Merhaba; Sevgili Anadolu’nun Sesi Gazetesi okurları… -Merhaba; Etimesgut halkı diyorum. Öncelikle; bana sizinle bu köşede buluşma imkanını sağlayan Anadolu’nun Sesi Gazetesi imtiyaz sahibi Sayın Nebahat Çalık’a teşekkür ediyorum. Elbette ilk gördüğümüz kişiler için aklımıza ilk düşen soru “Kim?” olur. Kısaca bahsedeyim; 1987 yıllında Bolu’nun Gerede ilçesinde başlayan hayatım, ön lisans eğitimimi tamamlayana dek sürdü. Yüksekokulda okuduğum sıralarda basınla, basın hayatıyla tanıştım. Bolu’da haftalık yayın yapan; Bolu Haber Gazetesi, Hayat Gazetesi, Halkın Sesi Gazetesi gibi birçok gazetede köşe yazısı yazdım. Ayrıca Muhabbet-i Derya ismiyle, öğrenci derneği olarak çıkarttığımız bültende yönetim kurulu başkanı ve kurucu başkanı olarak başyazı yazdım. Sonrasında Gerede’de bir arkadaşımın ortaklığı ile günlük gazete çıkartmaya başladık. Yayın hayatına başladığından 200. sayısına kadar her sayfasına emeğim geçen Gerede Medya Takip Gazetesinde Rasat-Hane köşesinde her hafta Perşembe günleri okurlarımla buluşuyorken askerlik nedeniyle ve bir takım ekonomik problemlerden dolayı ara verdiğim basın ilişkisine, yine Rasat-Hane köşesinde ama bu kez Anadolu’nun Sesi Gazetesi’nden sizlere bambaşka bir köşeden “merhaba” diyorum. İnşallah ilerleyen zamanla birlikte gazeteniz Anadolu’nun Sesi’nde sizlerle bazen gündemden, bazen hayatın tam içinden, bazen de ilginç konulardan bahsederek sizlerle buluşacağım. Sağlıklı ve mutlu kalın… “Gönül ne çay ister, ne de kahve, gönül muhabbet ister her şey...
Son yorumlar