Sıra başörtüsüne geliyor…...

Sokaklarda, her Cuma namazı çıkışında ülkemizin çeşitli yerlerinde başörtüsü protestosu vardı. Bilmediğim bir sebeptendir bu konuyu seçim çalışmalarında kullananların işi bitince kar altında kalan gazel yapraklarına benzedi. Nerede o gün cami çıkışlarında “…başörtüsü…” diye provokasyon yapanlar, provokasyon diyorum. Çünkü o günlerde halkı kışkırtıp sokağa dökenler şimdi bu konuyu kapatır hale gelmişler… Anadolu’nun geçleriyiz diyorlardı, susmayacağız sorun çözülene kadar diyorlardı, çok merak ediyorum çözüm dedikleri bu muydu? Eğer çözüm dedikleri buysa boşuna çabalamışlar, eğer çözmeden susmuşlarsa arkasına saklandıkları asıl ANADOLU GENÇLİĞİ bu değil! Amacım bu sorunu gündeme getirmek değil, sadece provokasyonu kimlerin yaptığını ve amaçlarını göstermek, duyguları nasıl kullandıklarını göstermek, Ve Avrupa minarelerden sonra şimdi başörtüsü yasağına giriyor.  Önce geçmişe bakmalı sonra “Avrupa”ya… “İlim, ilim bilmektir.İlim kendin bilmektir.Sen kendini bilmezsin.Ya nice okumaktır” Yunus...

Nereye Gidiyoruz?

Bir Avrupalılaşma… Batılılaşmadır gidiyor, bakalım nereye kadar? Avrupa’nın modernliği, insan hakları, vicdan ve düşünce özgürlüğüne hayranlık duyanlara sesleniyorum. Alın size VİCDAN’sız özgürlük… Dinlere saygılarını nasıl sergilediler, görebildiniz mi acaba? İslam dinimizin ibadethanesi ve sembolü durumundaki kutsal mekânlarımız; camilerimizin neredeyse minarelerini sökecekler… Artık minare yapılamayacak İsviçre’de, insan haklarını en iyi savunan ülkelerden önde gideni diye savundukları ülkeye bakın, bakında görün. Bizim aslımız, 3 kıtaya ölümsüz mühürlerini vuran Osmanlı İmparatorluğu çiçeklere bile koruma yasası koyacak kadar modern bir yasaya sahip, hiçbir millete zulmetmemiş, hiçbir ırkı dışlamamış, kimsenin dinine karışmamış, vicdan özgürlüğünü de, insan haklarını da hep ön planda tutmuş. Biz Avrupa ya değil, tarihimize gitmeli Türkiye Cumhuriyetine uyarlamalı ve bütün dünyayı titreten “Türk Birliği”ni kurmalı, batılılaşma denilen cehalet kuyusunu...